Türkiye, 15 Temmuz 2016 gecesi bir darbe girişimiyle sarsıldı. O gece, halkın iradesine karşı yapılan bu saldırı, sadece siyasi bir kriz yaratmakla kalmayıp, aynı zamanda milyonlarca insanın hayatında derin yaralar açtı. Ülkede yaşanan bu travma, pek çok bireyin fiziksel ve duygusal sağlığını etkilemiş durumda. Bu yazıda, o gecede yaşanan olayların ardından hayatını kaybedenler ve yaralananlarla ilgili çarpıcı gerçeklere odaklanıyoruz. Özelikle, kurşun yarası almış bir gencin durumu üzerinden, 15 Temmuz’un acı mirasına daha yakından bakacağız.
15 Temmuz gecesi, Türkiye’nin dört bir yanında insanlar sokaklara döküldü. Türk milletinin cesareti ve vatan sevgisi, hem geçmişte hem de o gece revaçta olan kavramların başında geliyor. Ancak bu gece, sadece cesaretle bitmedi. İnsanlar, tanklar, helikopterler ve silahlarla karşı karşıya kaldı. Bu kaotik atmosferde, pek çok insan hayatını kaybetti, binlercesi ise yaralandı. Elde edilen verilere göre, o gece toplamda 251 kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 2.000 kişi çeşitli yaralanmalarla hastanelere sevk edildi. Yaralıların arasında, hayatları boyunca birçok zorlukla mücadele etmek zorunda kalanlar da bulunuyor.
Biz de bu haberde, 15 Temmuz gecesinde yaralanmış bir gencin hayat hikayesini paylaşmak istiyoruz. Adı Ahmet olan bu genç, o gece ailesiyle birlikte demokrasi nöbetine katılmak üzere sokağa çıkmıştı. Askeri araçların önünde dimdik durarak, vatanına sahip çıkmayı amaçlayan Ahmet, ne yazık ki o anlar içerisinde kurşunla vuruldu. Hastaneye kaldırıldığında, durumu kritik görünüyordu. Ancak, birçok operasyonun ardından hayata döndü. Fakat durumu, yeniden güzel bir yaşam kurmasına izin vermedi. Vücudunda kurşun yaraları kalmış, bu yaralar onu fiziksel olarak kısıtlamanın yanı sıra psikolojik olarak da derin izler bıraktı.
Ailesi için de bu durum oldukça zorlayıcıydı, çünkü Ahmet, nerede durduğunu bilmediği bu savaşta bir kayıptı. O günden bu yana geçirilen zaman zarfında, Ahmet’in yaşadığı travmalar, sadece onun değil, aynı zamanda tüm ailesinin yaşamına etki etti. 15 Temmuz’un yarattığı travma, uzun vadeli bir etkiye sahip olarak, sadece birey değil, aynı zamanda toplumda da kolektif bir acı bıraktı. Bu nedenle, o gecede yaralanan tüm insanlar ve onların aileleri, toplumun her kesimi tarafından sahiplenilmeli ve birlikte iyileşmenin yolları aranmalıdır.
15 Temmuz gecesinden bugüne, birçok insanın hayatına dokunan bu olayların ardından, ülke içerisinde hem fiziksel hem de ruhsal tedavi süreçleri öne çıkmıştır. Psikolojik destek programları ve mesleki rehabilitasyon faaliyetleri, 15 Temmuz’un yaralarına merhem olma amacı gütmektedir. Ancak, bu süreçlerin toplumda yeterince tanıtılmadığı ve desteklenmediği gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Dolayısıyla, toplumsal farkındalık oluşturmanın çok önemli olduğu bir süreçteyiz. Ahmet’in hikayesi üzerinden, bu sürecin önemine dikkat çekmek istiyoruz.
Sonuç olarak, 15 Temmuz’un ardından geçen 9 yıl, sadece kayıplarla değil, aynı zamanda yaralarla dolu bir süreç oldu. Ancak bu yaraların iyileşmesi adına atılacak her bir adım, büyük bir önem taşıyor. İnsanların fedakarlıkları ve dayanışma içinde olmaları, bu tür travmaların üstesinden gelinmesinde kritik bir rol oynamaktadır. Unutulmamalıdır ki; her birey, bu topraklarda cesur bir duruş sergileyen birer savaşçıdır. Umutla ve karşılıklı destekle yeni bir yarın inşa etmek, elbirliği ile mümkündür.