Ülkemiz, bir kez daha genç bir canın alındığı bir cinayetle sarsıldı. 12 yaşındaki Eyüp, yaşadığı semtte arkadaşlarıyla oynadığı sırada bir grup tarafından acımasızca saldırıya uğradı. 5 yerinden bıçaklanarak hayatını kaybeden Eyüp’ün durumu, hem ailesini hem de tüm ülkeyi derin bir üzüntüye boğdu. Olay, sosyal medyada da büyük yankı uyandırarak, genç bireylerin maruz kaldığı şiddet sorununa dikkat çekti. Peki, Eyüp’ün ölümüyle birlikte yaşanan bu trajik olayın arkasındaki nedenler nelerdir? İşte detaylar…
Eyüp, sevecen kişiliği ve dostlarıyla olan ilişkisiyle tanınan bir gençti. Arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirmeyi seven Eyüp, henüz çocuk yaşında olmasına rağmen hayalleri olan bir bireydi. Olay günü, arkadaşlarıyla birlikte parka gitmişti. Ancak, burada karşılaştığı bir grup genç, daha önce var olan bir husumeti gerekçe göstererek Eyüp’e saldırdı. Gözleri önünde arkadaşlarının çaresizliği ve kendi yaşam mücadelesi, Eyüp’ü asla hayal edemeyeceği bir sona sürükledi. Kulaklarını sağır eden çığlıklar, yardım çağrıları arasında geçirdiği son anları hayal etmek zor. Hastaneye kaldırılan Eyüp, müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Ailesi, aldığı acı haberle yıkıldı.
Eyüp’ün hayatını kaybetmesi, sadece bir çocuğun kaybı değil, aynı zamanda toplumun maruz kaldığı şiddet eğilimlerinin bir göstergesi olmuştur. Son yıllarda gençler arasında artan şiddet olayları, aileleri, eğitimcileri ve politika yapıcıları alarma geçirmektedir. Eyüp’ün trajik ölümü, her bir bireyin sorumluluk alması gereken bir konuyken, toplumsal olarak markalar ve liderler tarafından ne kadar dikkate alınmakta? Türkiye, gençlerin maruz kaldığı şiddeti önlemek adına daha fazla önlem almak zorunda. Bunun için eğitim sisteminin güçlendirilmesi, aile içi iletişimin artırılması ve çocukların psikolojik destek alabilmeleri adına çalışmaların yapılması elzemdir.
Sadece aileler değil, devlet de bu tür olayların önüne geçmek adına stratejiler geliştirmeli. Gençlerin tehdit altında hissetmemesi ve ortak bir toplumsal dayanışma içerisinde yaşaması için, yasalar gözden geçirilmeli, caydırıcılık artırılmalıdır. Eyüp’ün ölümü, utanç verici bir olaydır ve bir daha asla yaşanmaması adına hepimize düşen görevler vardır. Her yaş grubundan bireylerin sağlıklı bir çevrede yaşayabilmesi için ceza yasaları, sosyal ara pahalılığı ve çocuk koruma sistemleri üzerinde ciddi revizyon yapılması gerekir. Sonuç olarak, Eyüp’ün hayatı, sadece bir istatistik olmamalı; bu trajedi, toplumda bir uyanış yaratmalı, gözlerimizi açıp çocuklarımıza sahip çıkma zamanı geldiğini hatırlatmalıdır.
Eyüp’ün hatırası, duyarsız kalmamamız gerektiğini bize bir kez daha hatırlatıyor. Hepimizin üzerine düşen sorumluluklar var ve bu sorumlulukları yerine getirmezsek, başka Eyüpleri kaybedeceğimizi unutmamalıyız. Toplum olarak duyarsız kalmamak ve her bireyin hayatına saygı duymak zorundayız. Eyüp, ruhu şad olsun; onun hatırası, şiddetsiz bir toplum yaratma hedefimizde bize ilham vermeli.