Gün geçmiyor ki Orta Doğu'da gerilim tırmanmasın. Son günlerde Mescid-i Aksa, dünya genelinin dikkatini çekmeyi sürdürüyor. İsrail İçişleri Bakanı Itamar Ben-Gvir'in Mescid-i Aksa'ya gerçekleştirdiği son ziyaret, hem yerel hem de uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Bu olay, hareketleriyle bilinen Bakan Ben-Gvir'in, Filistinlilerin kutsal kabul ettiği bu mekana yönelik icraatları sebebiyle daha önce de tepkilere maruz kaldığının bir kanıtı oldu. Mescid-i Aksa'nın tarihi ve dini önemi göz önüne alındığında, bu ziyaretin bölgedeki istikrarı ciddi anlamda tehdit edebileceği öngörülüyor.
Itamar Ben-Gvir, Mescid-i Aksa'yı ziyaret ederken, yalnızca bir dini mekan değil, aynı zamanda siyasi bir simgeye de baskın yapmış oldu. Bu ziyareti, kısmen iç siyasi dinamiklerle yakından ilişkili. Netanyahu hükümetinin sağcı kanadının etkisini artırmasıyla birlikte, Ben-Gvir’in bu tür eylemlerini, destekleri artırma stratejisi olarak değerlendirmek mümkün. Mescid-i Aksa'ya yaptığı bu baskın, hem İsrail toplumunda bir nevi "güç gösterisi" olarak algılansa da, aynı zamanda daha geniş bir çatışma ve gerilim ortamının oluşmasına sebep olabileceği endişelerini artırıyor. Önceki yıllarda, benzer ziyareti gerçekleştiren politikacılar, bu tür hareketlerinin Filistin toplumunda büyük rahatsızlıklara yol açabildiğini göstermişti.
Ben-Gvir'in ziyareti sonrası, uluslararası arenadan gelen tepkiler her zamanki gibi sert oldu. Birçok ülke ve uluslararası organizasyon, bu davranışı kınayarak bölgedeki durumu daha da karmaşık hale getirecek bir adım olarak nitelendirdi. Filistin Yönetimi, Mescid-i Aksa'nın statüsünün korunması gerektiğine dair vurgularda bulunarak, bu durumun İslam dünyasındaki tepkileri daha da büyüteceğini ifade etti. ABD ve Avrupa Birliği'nden gelen açıklamalarda ise, İsrail'in bu tür eylemleri önermeyen bir tavrı benimsemesi gerektiği vurgulanarak, bölgede barış sürecinin sekteye uğramaması gerektiği belirtildi. Ben-Gvir gibi sağcı politikacıların tutumları, Orta Doğu'daki barış müzakereleri açısından oldukça tehlikeli bir durum sergiliyor. Geçmişte yaşanan olaylar, benzer baskınların ardından gerginliklerin nasıl parladığını gösteriyor. Dolayısıyla, Mescid-i Aksa'da yaşanan bu yeni gelişme, yalnızca yerel değil, uluslararası bir soruna dönüşme potansiyeline sahip olduğu için dikkatle takip edilmesi gereken bir durum.
Önümüzdeki günlerde, Mescid-i Aksa'nın durumu ve buna bağlı gelişmeler, farklı uluslararası platformlarda tartışma konusu olmaya devam edecektir. Tüm bu süreçler, yeniden tanımlanan politik ilişkileri ve bölgedeki güç dengelerini etkileyebilir. İsrail'deki iç dinamiklerin yanı sıra, Arap dünyası ve Batılı ülkelerin tepkileri, bu gerginliklerin seyrini belirlemede kritik olacak. Dolayısıyla, tüm gözlerin yine Orta Doğu'ya çevrildiği bu dönem, barış arayışını zorlayacak gibi görünüyor; ancak aynı zamanda, uluslararası toplumun bu konudaki duruşu da geleceği şekillendirecek önemli bir faktör.