Son günlerde İstanbul'un kalabalık caddelerinde yaşanan bir olay, kadına yönelik şiddetin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Şehrin merkezinde, herkesin gözleri önünde gerçekleşen bu olay, sadece mağdurun değil, tüm toplumun dikkate alması gereken alarm zillerini çaldı. Şiddet, her zaman gizli köşelerde yaşanan bir mesele olarak algılansa da, bu olayın ortaya koyduğu gibi, sokak ortasında da herkesin tanık olduğu bir gerçektir. Toplum olarak kadına şiddete karşı duruşumuz, bireysel ve kolektif bir sorumluluğu gerektiriyor.
İstanbul'un kalabalık bir semtinde meydana gelen olayda, bir kadın, yolu üzerinde bir grup tarafından şiddete maruz kaldı. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, saldırganlar kadına sözlü ve fiziksel baskı uygularken, çevredeki insanlar bu duruma müdahale etmekte tereddüt etti. Bu durum, sosyal medyada ve pek çok platformda büyük bir tepkiye yol açtı. Çoğu insan, bu tür olayların normalleşmesinin kabul edilemez olduğunu ve harekete geçmenin gerekliliğini vurguladı.
Kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair çeşitli sivil toplum örgütleri hemen harekete geçerek bu olayı kınadı ve farkındalık yaratma çağrısında bulundu. İçinde bulunduğumuz dönemde, özellikle pandemi sonrası dönemde, kadına yönelik şiddet vakalarının artışı gözlemleniyor. Bu tür olayların önüne geçilmesi için toplumsal bir bilinç oluşması şart. Eğitimin önemine vurgu yapan uzmanlar, aile içinde başlayan şiddetin, toplumun tüm katmanlarına yayılmasını önlemek için artık daha kararlı adımlar atılması gerektiğini belirtiyor.
Öncelikle, bu tür olayların önüne geçmek için her bireyin üzerine düşen sorumluluğu unutmaması gerekiyor. Tanık olunan bir şiddet olayı karşısında nasıl davranılması gerektiği, birçok kişi için belirsiz bir konu. Olayı takip eden sosyal medya kullanıcıları, yaşanan bu tür durumlardan haberdar olan herkesin yalnızca izleyici olmaması gerektiğini vurguladı. Şiddete maruz kalan birine yardım etmek, durumu polise bildirmek veya olay yerine müdahale etmek, herkesin vatandaşlık görevi olmalıdır. Herkesin kendi çevresinde bu tür bir duyarlılığı oluşturması, kadına yönelik şiddeti azaltmak adına önemli bir adım olacaktır.
Bunun yanı sıra, devletin de bu konuda daha fazla inisiyatif alması gerekiyor. Kadına yönelik şiddetle mücadele yasaları güçlendirilmeli ve uygulanması konusunda somut adımlar atılmalıdır. Avukatlar ve sosyal hizmet uzmanları, kadınlara şiddet karşısında ne yapmaları gerektiği konusunda rehberlik etmelidir. Ayrıca, eğitim kurumlarında daha fazla cinsiyet eşitliği ve toplumsal cinsiyet konuları üzerine dersler verilmeli, bu konuda etkinlikler düzenlenmelidir.
İstanbul'daki bu olay, kadına yönelik şiddetin sadece bir istatistik değil, her gün karşılaşılan bir realite olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Her bireyin bu konuda duyarlı olması ve toplumsal normları değiştirmek için harekete geçmesi gerekiyor. Sadece yasal olmayan, aynı zamanda toplumsal bir çözüm önerilmelidir. Şiddet içermeyen bir toplum yaratmak, sadece yasaların değil, bireylerin, ailelerin ve toplulukların ortak çabalarıyla mümkündür. İlerleyen günlerde, bu tür durumların azalması umuduyla, her birimizin kendine düşeni yapması gerektiğini unutmamalıyız.