İstanbul, uluslararası diplomasi dünyasında bir kez daha sahne oldu. 2. Barış Zirvesi’nde dünya siyaseti açısından kritik öneme sahip Türkiye, Rusya ve ABD'nin önde gelen liderleri bir araya geldi. Zirvede, özellikle Vladimir Putin ve Donald Trump arasında gelişen ilişkiler, uluslararası ilişkiler konusunda önemli tartışmalara sebep oldu. Zirve, bölgede barış ve istikrar sağlama amacıyla gerçekleştirildi, ancak birçok analist, Putin ve Trump’ın bu toplantıyı bir “taktiksel oyun” olarak değerlendirdiğine işaret ediyor. Tarihi bir öneme sahip olan bu zirve, aynı zamanda dünya gündemindeki pek çok sorunu da masaya yatırdı.
2. Barış Zirvesi, Türkiye'nin öncülüğünde düzenlendi ve dünya genelinde sükunet arayışını desteklemeyi hedefliyor. İstanbul'un tarihi mekanlarından birinde gerçekleştirilen zirveye, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve ABD'nin eski başkanı Donald Trump katıldı. Zirvenin amacı, bölgede yaşanan krizleri konuşmak ve çözüm yolları aramaktı. Ancak analistler, iki liderin de kendi stratejik hedeflerine odaklandığını ve bu zirvenin daha çok kişisel çıkarlarla şekillendiğini düşünüyor.
Vladimir Putin, zirve öncesinde yaptığı açıklamalarda, Batı'nın Rusya'ya yönelik yaptırımlarını eleştirerek, uluslararası ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti. Diğer yandan, Donald Trump ise Çin'le olan rekabetin önemini vurguladı ve müttefikler arası iş birliğinin güçlendirilmesi gerekliliğine dikkat çekti. Her iki lider de kendi ülkelerinin çıkarlarnı koruma çabalarının yanı sıra, büyük güç mücadelelerinde nasıl daha etkili olabileceklerini tartışmayı hedefliyordu.
Zirve sonrası yapılan değerlendirmelerde, birçok uzmanın dikkatini çeken bir nokta ise Putin ve Trump arasındaki ilişkilerin nasıl bir oyun sahnesine dönüşmesiydi. Beraberinde gelen yorumlarda, bu iki siyasi figürün aslında kendi gündemlerini ilerletmek için birbiriyle oynadığı bir "taktiksel oyun" sergiledikleri iddia ediliyor. Amerika'nın yeniden şahlanması ve Rusya'nın da bölgedeki etkisini artırma çabaları, bu iki liderin zihinlerinde sürekli yer kaplayan düşüncelerdendi. Ülkelerin stratejik planları ve oligark politikaları, zirvede gündeme getirilen ana başlıklar arasındaydı.
Özellikle, Putin ve Trump'ın, ABD ve Rusya'nın ortak düşmanlar olarak gördükleri terör örgütleri ile mücadelede iş birliği çağrısında bulunmaları dikkat çekti. Ancak bu çağrı, birçok analist tarafından, iki liderin de kendi iç politikalarını besleyen bir gösteri olarak yorumlandı. Dünyanın farklı noktalarının yanıt beklediği bu kriz çözme mekanizmalarının, sadece birer söylemden ibaret kalma ihtimali endişe verici olarak değerlendirildi.
4 saat süren zirve sonrası yapılan basın toplantılarında, birçok gazeteci ve analist, alınan sonuçların pratikte nasıl uygulanacağı hakkında soru işaretleri taşıdığını belirtti. Zirvenin, yalnızca liderler arası ilişkilerin iyileştirilmesi adına düzenlenmiş olduğu düşünülse de, birçok katılımcı, bu buluşmanın daha çok bir şov olarak değerlendirildiğini ve somut adımlar atılmadan geçiştirildiğini ifade etti.
Sonuç olarak, İstanbul'da gerçekleştirilen 2. Barış Zirvesi, dünya genelindeki politik dengeleri şekillendirebilecek birçok soruyu gündeme getirdi. Putin ve Trump arasındaki ilişki ve bu ilişkilerin şekillendirdiği global politika, dikkatlice takip edilmesi gereken bir süreç olarak öne çıkıyor. Diplomasi sahnesinde, bölgesel barışın sağlanması için atılan adımların somut sonuçlar doğurması umuduyla, İstanbul zirvesinin etkileri ilerleyen günlerde daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.